Ücretsiz Olarak İsim Etiketi Eklenir. Gelin-Damadın İsim ve Nikah Tarihi veya Bebeğin İsim ve Doğum Tarihi Bilgilerini Mesaj İle bildirebilirsiniz. | |
ÜRÜN ADI | Bonibonlu Osmanlı Sarayı Kaşığı Kod:23 |
FİYATI | Fiyat sipariş adetine göre değişiyor |
ÜRÜN AÇIKLAMASI | Rengini sizin belirtebileceğiniz (kırmızı, mor, yeşil, mavi, sarı) renkte taşlı Osmanlı Sarayının örneklerinden kaşık ve badem şekeri ve pembe &beyaz gül |
SİPARİŞ MAİL ADRESİ | info@mutludavetler.org |
#Kaşık ile ilgili bu hikaye bu modele iyi gider.
Sevdiklerinizle en güzel anları sevgiyle paylaşacağınız bir ömrünüz olsun inşallah.
Bir gün, ermişlerden birine sormuşlar:
“Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?”
“Bakın, göstereyim” demiş ermiş.
Bir sofra hazırlamış. Sevgiyi dilinden düşürmeyen, ama dilden gönüle de indirmeyen kişileri çağırmış bu sofraya.
Hepsi yerlerine oturmuşlar.
Derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da ‘derviş kaşığı’ denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş:
“Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir şart da koşmuş. “Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok.”
“Peki” demişler ve çorbayı içmeye girişmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse bir türlü döküp saçmadan götüremiyormuş çorbayı ağzına.
En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor, vazgeçmişler çorbadan. Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan.
Onlar sofradan kalktıktan sonra, ermiş:
“Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım yemeğe” demiş.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya. Ermiş:
“Buyrun bakalım” deyince de, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki ihvanına uzatıp içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve kendisi de doymuş olarak şükür içinde kalkmış sofradan. “İşte” demiş ermiş.
“Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır.
Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.”
“Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?”
“Bakın, göstereyim” demiş ermiş.
Bir sofra hazırlamış. Sevgiyi dilinden düşürmeyen, ama dilden gönüle de indirmeyen kişileri çağırmış bu sofraya.
Hepsi yerlerine oturmuşlar.
Derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da ‘derviş kaşığı’ denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş:
“Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir şart da koşmuş. “Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok.”
“Peki” demişler ve çorbayı içmeye girişmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse bir türlü döküp saçmadan götüremiyormuş çorbayı ağzına.
En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor, vazgeçmişler çorbadan. Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan.
Onlar sofradan kalktıktan sonra, ermiş:
“Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım yemeğe” demiş.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya. Ermiş:
“Buyrun bakalım” deyince de, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki ihvanına uzatıp içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve kendisi de doymuş olarak şükür içinde kalkmış sofradan. “İşte” demiş ermiş.
“Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır.
Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.”